30 Ocak 2011 Pazar

AGH mealen Avrupa Gönüllü Hizmeti ya da gavurcası EVS (European Voluntary Service)


AGH Belediyeler, Sivil toplum kuruluşları, Yerel topluluklar, Üniversitler için yardımseverlik çalışmalarında bulunan bir organizasyonlarda yer almayı sağlayan bir programdır. Gönüllü olarak çalışanlara yiyecek, barınma, dil eğitimi, yerel ulaşım, sigorta, bireysel bakım, az miktarda cep harçlığı sağlayan ayrıca avrupa birliğine dahil ülkelerden gönüllünün seçtiği herhangi birinde ve projede yer alma imkanı sağlar. projeler, kısa dönem ( 3-24 hafta ) ya da uzun dönem( 6-12 ay ) olmaktadır. Bu organizasyonda 18-30 yaş arasındaki bütün gençler başvuruda bulunabilir. Projelere başvurmak için yaş aralağında olmanız ve belirtilen projeye katkı sağlayabileceğinizi iyi biçimde ifade etmeniz yeterli olmaktadır. Ülke ve proje seçimi  iki link bulunmakta:
http://ec.europa.eu/youth/program/sos/hei/hei_en.cfm
http://www.4evs.net/...ch.php/search_evs_projects.htm

Şimdi yukarıda işin resmi prosedürünü dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Normal şartlarda bu resmi yolların ilerlemesi için öncelikle AGH'ye katılmak isteyen kişi kendi gönderici kuruluşunda aktif gönüllü olması gerekiyor. Yani işin özü avrupa da bu işler gönüllü olarak hali hazırda çalışanları diğer ülkelerde de hem kültürel etkileşimde bulunsunlar hem de kişisel gelişimlerine katkı sağlansın diye programa dahil ediyorlar. Ülkemizde bu işler genelde ;" abi beleşe avrupa, karı kız bol, awww fransa" mantalitesiyle işliyor ve genelde elde patlıyor. Normalde aktif gönüllü olması gerekiyor demiştik ya işte aktif gönüllü bir proje bulur bu projeyi koordinatörüne sunar ve ev sahibi kuruluşla temasa geçilir sonrasında seçim için o gönüllünün özelliklerinden bahsedilir vs vs. Ülkemizde ise durum şu şekilde oluyor; AGH yapacak kişi projesini seçiyor sonrasında ev sahibi kuruluşla iletişime geçip kendini kabul ettiriyor sonra da gönderici kuruluş arıyor. Bazen ev sahibi kuruluşlar resmiyete bindirip; "bize sen değil gönderici kuruluşun başvursun" diye laf söyleyebiliyor.
o şöyle diyor bu böyle diyoru kenara bırakıp size altın değerinde ipuçları vereyim;
1. Sizi diğerlerinden ayıran ve o projede yer almanızın artıları anlatacak iyi bir motivasyon mektubu yazın ama dikkat edin 1 sayfayı geçmesin.
2. Sağlam bir gönderici kuruluş ayarlayın ki sonradan sorun yaşamayın. 
3. Gerçekten size katkı sağlayacak sizin de katkı sağlayabileceğiniz bir proje bulun. Bulduğunuz proje ile ilgili soru sormaktan çekinmeyin, çok nazik biçimde cevaplar alacaksınız emin olun.
4. Ev sahibi kuruluşun sağlam olmasına dikkat edin. Orada gönüllü olarak çalışın sonra siz projedeyken sorun çıktığında daha hızlı halledilmesini sağlamış olursunuz.

Kendimden yola çıkarak şunu diyebilirim 6 farklı projeden kabul aldım. Neyi istediğinize karar verin ve adımlayın.

Ev yapımı yoğurt

Ailecek 20 yılı aşkın süredir metropolde yaşıyor olmamıza rağmen hala köylü tarafımızı içimizde yaşatıyoruz. Kimileri buna doğal yeni adıyla organik beslenme diyorsa da ben köylü damarı demeye devam ediyorum. Evet aslına bakarsanız ne köylüyüm ne de şehirli arada sıkışan binlercesinden biriyim. Bir diğer açıdan bakacak olursak yapı olarak gelenekselci, düşünce olarak modern.

Bekaretin saçmalığından dem vurum öte yandan eski sevgiliyle arkadaş kalınamayacağını ya da sevgilinin eski sevgilisiyle görüşmesinin abuk olduğunu iddia edebiliyorum. Oha ne alaka bekaret ve eski sevgili demeyin. Bekaret gelenekselcilerin en büyük kalesi, eski sevgiliyle arkadaş kalmak da modernizmin günümüz surlarından farkı yok. hiç saçma saçma konuşuyor bu demeyin çünkü bunu ben demiyorum günümüzde birçok kadın ve erkek bu minvalde konuşuyor.

Aracı olmanın hem avantajları hem de dezavantajları var. Ama ne Musa'ya ne de İsa'ya yaranamadığınız gerçeğini de unutmamak lazım. Kendi iç çelişkileriniz, yaşadığınız ikili toplumun baskıları, arkadaşlar, sevgililer vs vs vs. İşin açıkçası ben hala işin içinden çıkabilmiş değilim.

Yoğurt hayatımın vazgeçilmezlerinden birisi. Peynir ile aram çocukluk döneminde yaşadığım tiksinti sonucu hep mesafeli oldu ama yoğurt hep baş tacıydı. Her yoğurdu yiyememiş olmamada da yine seçiciliğimden kaynaklı olmuştur. Hazır yoğurtlar hep bir kireç tabakası bıraktığından ötürü aram hiç iyi olmadı kendileriyle. Ya çiftlikte hazırlanan bidon bidon süzme yoğurtlardan yedim ya da annemin evde yaptığı ev yoğurtlarından.
Yoğurt demişken kaymağı es geçmek büyük terbiyesizliktir. Kaymak kahvaltı sofralarının bana göre açık ara birincisidir. Hiç bir şey olmasın bana kaymak yeter ama bu ayrı bir yazımın konusu diyip asıl konuya döneyim.

Ev yoğurdu yapmak aslına bakarsanız çok kolay. Mahallenize bir şekilde uğrayan sütçüden 3-5 litre süt alıp bu sütü fokurdatana kadar kaynatıp, sonrasında ölçüsüne göre içine; 1-2 kaşık yoğurt ekleyip, 1 günlük soğutmaya bırakmanızla süper bi tadı elde edebilirsiniz. Fotoğraflarını çektim ama bilgisayar ve hafıza kartın uyumsuzluğuyla tüm hepsi gitti. Haftaya yeniden yapacak olmamdan ötürü fotoğrafları haftaya eklemem sorun çıkartmayacak diye düşünüyorum.

Jasmine

 ilişkiler sahife 1

aslına bakarsanız böyle bir şeyi yazmayı pek düşünmüyordum ama yazacak bir şey bulamayınca en çok prim yapan yerden gireyim dedim.
sıkıştığım an başvuracağım ilk konu bu olacak bilesiniz. . tanışma kısımlarım ilginç olur, devamı hayretler içinde bırakır, bitişlerim ise hadi canım, dercesine süpriz etkisi yaratır.

fransızca'ya ezelden evvelden ilgim vardı ve bu ilgim bir sonbahar günü fransız kültür merkezine kayıt yaptırıp fiiliyata yelken açtım. daha ilk gün jasmine' in etkisi altında girdim ancak kendisi hoca olduğundan mütevellit bu ilgimi kendime saklamayı uygun gördüm. günler geçiyor ben fransızcamı ilerletiyorum falan derken jasmine kursa uğramaz oldu. merak ediyorum falan derken babasının öldüğünü öğrendim. ben bir şeyleri açıklamaya meyl etmişken böyle bir olayla karşılaşmış olmak hem üzücü hem de can sıkıcı. nasıl yaparım, ne ederim derken imdadıma facebook yetişti. zaten facebook çıktı çıkalı ulaşılmaz herkes ulaşılır oldu. nerden başlasam ,nasıl anlatsam diye kendi içimde düşünürken bildiğim konudan girip uzunca bir mesaj yazdım. içim içimi yiyor. cevap yazacak mı diye heyecanla bekliyorum ama beklentilerim malesef bir sonuç bulmadı. kurs haftanın 2 günü salı perşembe. ben mesajı cuma günü yazdım, salı günü nasıl gelecek, ben neyle karşılacağım, cevap gelecek mi diye haftasonunu salı gününe bağlayabildim. derse tam girecez sınıfın
kapısından kafasını uzattı ve beni dışarı çağırdı. içli bi hasiktirrrrr dedim ve kalbimin hızına yetişemeyen adımlarla yanına gittim.

-öncelikle merhaba. mesajını aldım ve bunun için teşekkür ederim. şu dönem olayların nasıl geliştiğini algılayamayacak kadar şaşkınım. ayrıca türkiye'de bu işler nasıl olur hiç bilmiyorum.(türkiye'de doğup büyümemiş meğersem)neyse kendine iyi bak.
+önemli değil sen de kendine iyi bak.(evet mal mal kalakaldım.)

ben deli gibi kıvrandım ama sonuçta öylece kalakaldım. gece öyle dolanırken facebook'tan mesaj yolladı ve beni yarın akşam kahve içmeye davet etti. dumurdan dumura atlıyorum. neyse buluştuk kahve içtik ve bu buluşmayı sonraki buluşmalar izledi en son el ele dolaşıyorduk. derken yılbaşı için yurt dışına ailesinin yanına gitti. bu süre içinde her gün mailleştik falan.

türkiye'ye döndüğünden bu yana komik bir birliktelik yaşıyorduk. gün içinde keyifle zaman geçiriyor, akşam kahve falan içiyoruz en son ben onu eve bırakıyorum derken gece tartışmaya başlıyoruz ve ayrılır gibi oluyoruz. ertesi gün yine yeniden canım cicim modundayız. 2-3 ay böyle devam etti en son bir gece yaşanılan tartışmada türkiye'de yaşayan erkekleri anlayamadığını bu nedenle bu ilişkinin bitmesi gerektiğini ifade etti. Bu ilişki ve diğer ilişkilerimin tümünde nasıl davrandığım anlatmayı borç bilirim;

şimdi insanlar kendilerini taşıdıktan sonra hayatlarına direkt müdahale etmek tamamen kendi isteğimiz doğrultusunda kişiyi şekillendirmiş oluruz. oysa ilişki başlamadan önce beğenilen kişi kendi ayakları üstünde duran ve bu duruşu sergilediği için ilgimizi çekendir. değişimler elbette olacaktır ancak direkt müdahaleler ileriki dönemlerde büyük sıkıntılara yol açacak akabinde ve detayında ayrılığı getirecektir. misal işi nedeniyle toplantılara katılan bir kadının her zaman yanında eşi veya sevgilisi yer almaz ki almamalıda. insanların davranışları değişkenlik gösterir, iş ve özel yaşantı kavramını ayıramamktan kaynaklı ortaya çıkan sorunlar kişilerin damga yemesine neden olmayı beraberinde getirdiğinden ve kadınların büyük çoğunluğunun birlikte olduğu erkekten himaye bekler ancak bu himaye belli bir daireyi geçtiği zaman kıskançlık daire geniş tutulduğunda ise genişlik olarak adlandırılır. ben şahsen 30 yaşını geçmiş kadına gece 3 ten sonra dışarı neden çıkıyorsun, kiminle çıkıyorsun, nerede olacaksınız diye sormam. bilsem bile çıktığını zırt pırt aramam. ha kendini bilen insan bir eğlence mekanına gidiyorsa o saatte birçok şeyi göze almıştır. ben mi ona bu saatten sonra gece hayatını anlatacağım. ha çıktı sorun yaşadı, üstüne gelip birde bunu bana anlatırsa hiç umrumda olmaz. hatta yolun açık olsun bile derim. kadınları bu yönden anlamak zordur. sıkı tutarsın kıskançsın boğuyorsun derler, gevşetirsin gavat.