Özgürlüğünce sevebilmek seni, bırakmak, vazgeçebilmek, severken bağımlı olmamak, ve bir yandan da yanmak tutkuyla, akmak seninle, işte benim sınavım bu, kendimde tam ve bütün olmakla yükümlü olduğum için, eskisinden, eskilerdekinden de çok daha zor, seve seve aldığım dersim, ve her batışımda, dibini göremediğim kuyum, başımı dik tutmak zorundayım. Aşıkken değil, severken gerçekten güçlü olabilmek, özünle görebilmek seni, özünün bana yetmesi, çok daha farklı düzlemlerde içinde eriyebilmek, seni taa uzaklardan tam göğsümde, tam karnımda hissedebilmek. Devinmek seninle, bir olmak, rüyalara dalmak, ve her korkumun kendini kabuslara döktüğü bir rüyalar alemine girip çıkamamak, bir yandan da sürüklenmek gökkuşağının parlak renkleriyle, sarılıp sarmalanmak, inanılmaz tatlı nektarla, altın rengi ışıkla, akmak seninle.
Ve birleştirebilmek, en sıradan, en gündelik, en kaba şeyi, ve bir sürü saçmalığı geçmişin yükünü, tüm bunların ötesinde aşkın olanla, koşulsuz kabulle, ve böyle görebilmek işte, yaşayabilmek seni, yaşayabilmek seninle.
Uzaklarda değil tam da yakınımdasın, yanımdasın, içimde, baktığım, gördüğüm şeyde, tüm karmaşanın huzura ermek istediği yerde, tam da orada, gücün kalbinde.
Bilmem senin, evini yerini sokağını, gelmişini geçmişini, ne de arkadaşlarını, sevgililerini, bilmek de istemem sana bir karış mesafede, göz gözeyken, göz göze bile gelemezken, uzansam öpecekken, ışık yılı mesafede olacaksan bana, ki ben çok korkarım, o en aşılmaz yakın mesafeden, iste, dünyanın öbür ucu eşiğimden farksız, elimi uzattığım yerden, bir metrelik mesafeden evimin bir kapısı neresiyse bana, en bilinmez yerler orasına denktir, ne hesap ne kitap yaparım, zerre korkmam, bir an düşünmem, gelirim. Nasıl ki olmam gereken yerdeyim, yine ve hep olurum.
Sana yazdığımı bilmeden şiirler yazdım, yazdıklarımdan utandım, aşka çok aşıktım bu yüzden de savruldum dibini gördüm, aydınlığa çıkabilmek için, yeniden, doğabilmek için, her şeyden vazgeçtim, idrak edebilmek için ancak o zaman her şey senin.